Felsefe

“Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?” gibi sorular hayatımıza yön veren temel sorulardır. İnsanın kim olduğuna, hayatın ne olduğuna dair sorularımıza verdiğimiz cevaplar da dünya görüşümüzü etkileyen ve hayatı nasıl yaşayacağımızı belirleyen temel kriterlerdir. Cevapları bulmak kolay değildir; insanlık, binlerce yıldır bu soruları sormuştur. Felsefe, doğu ve batının klasik çağlarında evren ve insanla ilgili büyük soruları incelemiş, özellikle evrenin bir parçası olarak insan için bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışmıştır. Felsefe için bulunabilecek en basit ve derin açıklama kelime anlamında yatmaktadır. Felsefe, yani “BİLGELİK AŞKI”, insanları harekete geçirerek, onların gözlerini dünyaya açmalarına, sorular sormakla kalmayıp bunları yanıtlama girşiminde bulunmaya cesaret etmelerine yarar. Yani felsefe, hakikate ulaşmak için evrenin ve insanın ne olduğuna dair cevaplar aramaktır.

Birçok bilim dalı da, psikoloji, sosyoloji, genetik gibi “insan nedir?” sorusunun cevabını arıyor. Ancak tüm bunları birleştiren bir disipline ihtiyaç vardır, çünkü insan sadece bir açıdan bakılarak anlaşılabilecek bir varlık değildir, aksine çok yönlüdür. Felsefe insanı bütün olarak değerlendiren bir disiplindir. Tüm bilimlerin ve sanatların bilgilerini toplayıp bütünsel açıdan insanın ne olduğunu ancak felsefe çözebilir. Çünkü felsefe nedenleri bularak şeyler arasındaki görünmeyen bağları ortaya çıkarır. Bu da bizim yaşadığımız hayat içerisinde gerçekleşen olayların arkasındaki hakikate yaklaşmamıza olanak sağlar. Felsefe, yaşadığımız sorunların temel nedeni olan cehaletin en büyük düşmanı olmuştur. Çünkü bilgi eksikliği hayatı, kendimizi ve evreni tanımamızı engeller. Bu anlamda felsefe,  cehaleti yenmemiz için, kendi kendine karar verebilen, dünyayı ve kendini tanıyan bireyler yetiştirmemize ve hoşgörüyü geliştirmemize yardımcı olacaktır.